13 Mart 2012 Salı

Bir Kitaptan..


Eskiden sevdalar daha mı tutkuluydu, hasretler daha mı derin? Sevgilinin saçının bir teline ne şiirler yazılırdı hani. Bir kez görmekle ne kadar çok sevilirdi insan. Kapı aralığından uzanan bir baş, perde arkasında bir kadın gölgesi, belli belirsiz bir tebessüm, gözbebeklerinde saklı ateş ve har. Uzaktan da sevilirdi yar. Mümkündü. Hem mümkün hem imkânsızdı aşk. Hayatın bir parçasıydı dokunmadan sevmek. Yaklaşmadan. Aşk bugün var yarın kaçtı kaçacak bir ada tavşanıydı sanki. Öylesine ürkek. Kimse yüzde yüz emin olamazdı aşka "sahip" olduğundan. Mülkü yok, tapusu yoktu. Daha mı anarşistti eskiden aşklar?
Sahi "yârim" ne güzel kelimeydi. Ağızda akide şekeri. "Yârim" der, sonra bir es verir, gayriihtiyari susardın. Söyleyecek söz kalmazdı ardından. Tek başına kaç cümleye bedeldi kelimeler. Eskiden harfler daha mı kıymetliydi? Bir mektup yeterdi aylar süren ayrılıkların sessizliğini kapatmaya. Tek bir yemin yeterdi aradaki mesafeleri azaltmaya. Artık hiçbir şey o kıvamda değil. İbre şaştı, ayar bozuldu sanki. El titredi, akort bozuldu sanki. İlişkilerimizin ahengi eskisi gibi değil. Kelime cömerdi, duygu cimrisi bugünün insanı. Konuşmaya gelince açıyor ağzını, duygulanmaya gelince tutuyor kendini. Zaman yok ya, hep bir telaş halindeyiz ya, bunca koşuşturma arasında kimsenin durup da duygulanmaya vakti yok.
"Bütün meslekler insan ruhunu kemirir durur. Bir tanesi hariç: Şairlik." Böyle demişti Charles Baudelaire. Artık bu durum da değişti. Şimdilerde şairlik dahil bütün meslekler ruhumuzu kemirip duruyor, inceden inceden. Makyajla kapatıyoruz kemirilen yerlerin üstünü, ruhumuzdaki gedikleri, benliğimizdeki oyukları. Meşguliyetle, sosyallikle, unvanla, kariyerle, şan şöhretle kapatıyoruz. Ama alttan alta birçoğumuz aynı dertten mustaribiz: Tamamlayamadığımız bir eksiklik duygusunu, azalmayan bir bezginliği sırtımızda un çuvalı gibi taşıyoruz. Monoton bir değirmen taşı günlerin akışı. Dönüyor kendi ritmiyle. Bizi o çarkın dışına çıkaracak bir aşk arıyoruz. Sıradışı bir sevda. Ama gel gör ki ne Ferhat'ız dağları delecek, ne Simurg kuşlarıyız mavilikte kanat çırpacak. Hem gizliden gizliye masalsı ve destansı bir sevda arıyor hem de masalları ve destanları hayatımızdan satır satır siliyoruz.

8 yorum:

  1. İzninle bende kendi facebook sayfamda paylaşmak isterim bu yazıyı.. Selamlar.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Tabiki Erhan, Elif Şafak'ın diğer denemelerini de okuman dileğiyle. Saygılar..

      Sil
  2. gıcır gıcırmış blog :) ilk yorum olsun dedim ama ı-ı :)

    güzelce eskimesi dileğiyle :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkür ediyorum, evet henüz 1 günlük bir blog daha bebek diyebiliriz. :)

      Sil
  3. bende okumayı düşünüyordum bu kitabı :)) çok güzel bir paylaşım olmuş

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Özellikle Firarperest keyifle okunabilecek kitaplar arasında. Tavsiye ediyorum.

      Sil
  4. elimde bu kitapp..!!
    harika bir blog!
    keşfettiğime sevindim..
    izliyorum sizi.
    beklerim bende sayfama,kulvarlarımız farklı olsa da:)
    sevgilerimle..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Evet, harika bir kitap. Hani şu insanın okurken bitmesini istemediği cinslerden. :)
      Blogunuzu ziyaret ettim oldukça iştah açıcı görünüyor. Benim gibi yemeyi seven tiplerin vazgeçemeyeceği bir blog olmuş sizinkisi de. :)
      Övgüleriniz için teşekkür ederim, sevgilerimle..

      Sil